BN Mesajları

Hırsız Yetiştirme Kurumları

Makalesini bizlerle paylaşan Sayın Hüseyin Yaşar'a teşekkür ederiz.

resim
24.09.2018

Eğitim kurumlarında, özellikle sınav sırasında yarattığımız ortam, çocukları kopya adını verdiğimiz bilgi hırsızlığına yöneltiyor. Kopya alışkanlığı,  zamanla evrilerek okul sorası yaşamda mal, mülk, ihale, vergi, vb. hırsızlığına dönüşüyor. Yani hırsızlığın temelleri okullarda atılıyor.

Bilindiği gibi, gerek eğitim süresi içinde, gerekse okul bitimlerinde pek çok sınav yapılmaktadır. Bu sınavlar sırasında, ihtiyaca göre mutlaka bir veya daha çok gözetmen görevlendirilir. Gözetmenli sınav yaklaşımı, dilim varmıyor ama sinsi/örtük /gizli/hain bir mesaj içermektedir: Siz potansiyel hırsızlarsınız. Gözetmen olmasa, kitabı defteri açar, tüm bilgileri sınav kâğıdına oradan aktarırsınız. Yani, sorulara kopya çekerek, diğer bir anlatımla bilgi hırsızlığı yaparak yanıtlarsınız. Çünkü çalışarak başarma/ kazanma onuruna sahip değilsiniz. Çalışıp öğrenmediğin halde, yetkin ve bilgiliymişçesine bizleri kandırmaya çalışırsınız. Bilgili ve yetkin görünme sahtekârlığı yapmanın sizler için sakıncası yoktur.

Çocuk, okul yaşamı boyunca, bu ve benzer mesajlara maruz kalacağı/kaldığı için bir süre sonra kendini keşfedecektir(!  ). En azından aklına karpuz kabuğu düşecektir. Yaşadığı sayısız sınavlar sırasında pek çok badireler atlatacak ve giderek profesyonelleşecektir. Sonunda, hedefine ulaşmak için çaba göstermeyi düşünmeyen, kanunların etrafından dolaşan ve emek düşmanı bir insan tipi ortaya çıkacaktır. Bu insan tipi,  yukarda da anlatıldığı gibi, mayasını başta okullar olmak üzere çeşitli eğitim kurumlarından almaktadır.

Oysa;

1)Sınav başlamadan önce, ’’Sizin kopya çekmeyecek kadar onurlu olduğunuzu biliyoruz. Yarın ülke yönetimini teslim etmek durumunda kalacağımız sizlere güveniyoruz,’’ şeklindeki onurlu birer birey olmayı özendiren cümlelerden sonra sınav salonunu terk edebiliriz.

Yaşamda gerekli olan bilgiyi her yerden öğrenilebiliriz. Çünkü günümüzde sahip olduğumuz iletişim olanakları çok artmış bulunmaktadır. Ancak onuru kitaptan, bilgisayardan veya sokaktan elde edemeyiz.

Onur (1) ise , bilgi onun sağına yazılan sıfır(lar)dır.

Böyle bir yöntemi (Onur Sistemi olarak adlandırılıyor)uygulamaya koymakla, belki de onurlu bireyleri yetiştirecek sistemin tohumlarını atmış oluruz.

2)Kopyacılığı ve aşırmacılığı azaltmanın ikinci yolu ise, sorulacak soruların hazırlanış özelliğidir: Sorular konuları kavramış, bilgiyi kendince işlemiş, içselleştirmiş ve konudan çıktılar alabilecek öğrenci düzeyinde hazırlanmalıdır. Kitabın-defterin kapağını kaldırınca hemen yanıtını bulabileceği sorular olmamalıdır. Kısaca söylemek gerekirse, soruların karşılığı olan yanıtlar ezberleyenlere değil, öğrenenlere hitap etmelidir.

Tarih öğretmeni olmamakla birlikte şöyle bir örnek verebiliriz; “Karlofça Anlaşması’nın koşulları nelerdir (Klâsik sınav)?” ya da “Aşağıdakilerden hangisi, Karlofça Anlaşması’nın maddeleri içinde yer almaz (test sınavı)?”. Bu tip soruların yanıtları hemen kitap kapağının altında olup, kopya için adeta öğrenciyi tahrik eder. Buna benzer soruların hazırlanışı kolay olduğu için, öğretmenler tarafından daha çok tercih edilir.

“Karlofça Anlaşması’nın günümüze uzanan yansımaları nelerdir?” şeklindeki bir sorunun ise ne kitapta, ne de defterde birebir yanıtı yoktur. Yanıtlayabilmek için ancak ilgili olayın tarih kesitini ve günceli iyi kavramış olmak gerekir. Doğal olarak, bu tip bir sorulardan oluşan sınavlarda kopya-aşırma ortamı kendiliğinden ortadan kalkmış olur.

Hırsız yoksa jandarma/gardiyan/polis de olmaz.

Dostça selâm..



Hüseyin Yaşar

Sayfa başına dön!