Haberler

Sir Ken Robinson - Değişen Eğitim Modelleri(Video)

Okula gittiğimiz zaman, eğer çok çalışır, başarılı olursan ve bir okul bitirirsen bir meslek sahibi olursun hikayesi ile etki altına alınırız.

resim
26.12.2010

Problem, mevcut eğitim sistemininin farklı bir çağda tasarlanmış, düşünülmüş ve yapılandırılmış olmasıdır. Aydınlanmanın entellektüel kültüründe ve Sanayi Devriminin ekonomik koşullarında düşünülmüştür.  Ondokuzuncu yüzyılın ortalarından önce, milli eğitim sistemi yoktu.

Biz im ekonomik ve entelektüel olarak iki sütunumuz var. Ve benim görüşüm bu model pek çok insanın hayatında kaosa sebep oldu. Ve bazıları için harikaydı, bundan olağanüstü bir biçimde faydalanan insanlar vardı, fakat insanların çoğu faydalanmadı. Faydalanmak yerine acı çektiler. Bu modern bir salgındır ve gerçeğe dayanmayan  yanlış edinilmiş bir düşüncedir. Bu bir ADHD (Attention Deficit Hyperactivity Disorder -Dikkat Dağınıklığı ve Hiperaktivite Bozukluğu) felaketidir.

Duyularınızı kapatınca ve kendinize ne olduğunu hissedemezsiniz ve ilaçların bir çoğu böyledir.  Biz çocuklarımızı eğitimle uyuşturuyoruz. Ve Sanırım, tam tersini yapmalıydık. Onları uyutmamalıydık onları kendi içlerinde sahip olduklarına uyandırmalıydık.  Fakat bildiğimiz model bu. İnanıyorum ki,    sanayiciliğin ve bu fikrin  kazancı üzerine modellenmiş bir eğitim sistemine sahibiz. Okullar halen fabrika özelliklerinde organize ediliyorlar.

Yine Sir Ken Robinson’un etkileyici konuşmalarından biri.Bu kez sunduğumuz konuşma videosu, RSA tarafından çizgilerle canlandırma yapılarak hazırlanmış, konuya vurgu güçlendirilmiş, izlemesi daha zevkli hale gelmiş. Bu konuşmayı da diğerleri gibi keyifle izleyeceksiniz..

 

 

http://www.youtube.com/watch?v=zDZFcDGpL4U&feature=player_embedded

 

İzleyeceğiniz konuşmanın Türkçe  metni

Sir Ken Robinson- Değişen Eğitim Modelleri (Paradigmaları)

Dünya üzerindeki her ülke, şuanda kamusal eğitimlerini yeniden biçimlendiriyor.

Bunun iki nedeni var:

Birinci neden ekonomik. 

Milletler, 21.yüzyılın ekonomilerinde yerlerini almak için çocuklarımızı nasıl eğiteceğimiz problemini çözmeye çalışıyor.

Nasıl çözeceğiz?

Haftanın sonunda ekonominin nasıl olacağı tahmin edilemediği halde.

Son ekonomik krizin gösterdiği gibi.

Nasıl çözeceksiziniz?

İkinci neden kültüreldir.

Dünya üzerindeki her ülke,  toplumlarının kültürel genlerini aktarabilmek için, kültürel kimlik hissine sahip olan çocukları nasıl yetiştireceğini bulmaya çalışıyor.

Küreselleşme sürecinin bir parçası iken, bu etkileşim alanında bu özellikler nasıl korunacak?

Problem, geçmişte yaptıkları gibi devam ederek  geleceği yakalamaya çalışmalarıdır.

Ve bu yolda, okula gitmek için bir amaç görmeyen milyonlarca çocuk yabancılaşıyor.

Okula gittiğimiz zaman, eğer çok çalışır, başarılı olursak ve bir okul bitirirsek bir meslek sahibi olursun hikayesi ile etki altına alınırız.

Çocuklarımız buna inanmaz ve inanmamakta da haklıdırlar.

İyi bir diplomadan fazlasına sahip olabilirsiniz fakat yine de bu bir garanti değildir.

Ve  özellikle kendin için önemli olduğunu düşündüğün şeylerin çoğu, ender bulunur bir rotada değilse.

 Bazı insanlar,  bu bir atılımsa standartları yükseltmemiz gerektiğini söylerler.

Biliyorsunuz.. gerçekten. Evet öyle (yüksek standartlı) olmalıyız. Niçin standartları düşüreceğiz?

Biliyorsunuz...Standartları düşürmeye beni ikna edecek bir argümanla karşılaşmadım.

Fakat onların yükseltilmesi gerektiğiyle karşılaştım.  Elbette yükseltilmeli.

Problem, mevcut eğitim sistemininin farklı bir çağda tasarlanmış, düşünülmüş ve yapılandırılmış olmasıdır.

Aydınlanmanın entelektüel kültüründe ve Sanayi Devriminin ekonomik koşullarında düşünülmüştür.  Ondokuzuncu yüzyılın ortalarından önce, kamusal eğitim sistemi yoktu.

Gerçekten yoktu, eğer paranız varsa (çocuklarınız) Cizvitler tarafından eğitilebilirdi.

Fakat kamusal eğitim, vergi tahsilatından karşılanır, herkes için zorunlu ve ücretsizdir; bu devrimci düşünceydi.

Ve pek çok kişi buna itiraz etti. Kamusal eğitimden yararlanacak çalışan çocuklar, pek çok sokak çocuğu için mümkün olmadığını söylediler.

Okuma, yazma ve öğrenme konusunda yeteneksizdiler  ve bunun için niçin zaman harcayacaktık? 

Böylece, (kamusal eğitim) toplumsal biçimlenme yeteneği hakkındaki  bir dizi varsayımlar ile kuruluyordu.

Zamanın ekonomik zorunlulukları tarafından yönlendiriliyordu,

fakat aslında aklın Aydınlanma ifadesi  olan zihnin bir entelektüel modeline yönelmekti.

Gerçek akıl, tümdengelimli muhakememin (usavurma) belirli türleri için yeteneğe, ve esas olarak akademik beceri olarak kabul ettiğimiz Klasik bilgilere bağlıydı.

Ve bu kamusal eğitimin gen havuzunda güçlüdür.

Gerçekten iki tip insan vardır. Akademik olanlar ve akademik olmayanlar.

Zeki insanlar ve zeki olmayan insanlar.

Ve bu görüşlerle ilgili olarak pek çok zeki insan bunun doğru olmadığını, zekanin/zihnin bu özel ifadesi nedeniyle yargılandıklarını düşünürler.

Böylece bizim ekonomik ve entelektüel olarak iki sütunumuz var.

 Ve benim görüşüm bu model pek çok insanın hayatında kaosa sebep oldu.

Ve bazıları için harikaydı, bundan olağanüstü bir biçimde faydalanan insanlar vardı, fakat insanların çoğu faydalanmadı.

Faydalanmak yerine acı çektiler.

Bu modern bir salgındır ve gerçeğe dayanmayan  yanlış edinilmiş bir düşüncedir.

Bu bir ADHD (Attention Deficit Hyperactivity Disorder -Dikkat Dağınıklığı ve Hiperaktivite Bozukluğu) felaketidir.

 Şimdi bu Amerikada ADHDnin durumunun haritasıdır.

Veya ADHD için reçete verilen yerler.

Beni yanlış anlamayın dikkat dağınıklığı hastalığı gibi bir şey yoktur demek istemiyorum.

Böyle birşey değilse bunu söylemek için yetkili değilim.

Biliyorum ki psikolog ve çocuk doktorlarının  büyük bir çoğunluğu böyle bir şeyin var olduğunu düşünürler.

Fakat bu hala üzerinde tartışılan bir konudur.

Bir salgın olmadığının bir gerçek olduğunu biliyorum. 

Bu çocuklar, bademcikleri alınmış gibi ilaçla tedavi edildi.

Ve aynı tuhaf kaynakla ve aynı tıbbi moda mantığıyla. 

Çocuklarımız, yeryüzü tarihinde en çok yoğun bir şekilde uyarıldığı bir dönemde yaşıyorlar.

Her platformdan, bilgisayarlardan, iPhonelardan, reklamların gücünden, televizyon kanallarının yüzlercesinden çocukların dikkatleri parçalanıyor ve, bilgi yağmuruna tutuluyorlar.

 Ve biz akılları başından gidiyor diye cezalandırıyoruz.

Neden? Can sıkıcı şey. En büyük pay  okulda.

Standartlaştırılmış sınavlarla paralel gelişen ADHD örneği tamamen bir vicdansızlık gibi görünüyor bana.

Ve bu çocuklara Ritalin ve Adderall ve bunun gibi şeyler veriliyor.

Alınması çoğunlukla tamamen tehlikeli ilaçlar onların dikkatini arttırdı ve onları sakinleştirdi.

Fakat ülkenin doğusuna doğru gittikçe dikkat eksikliği hastalığı artıyor. Oklahama’da insanlarda merak azalması başlar. (kahkalar)

Arkansas'ta daha güçlükle düşünebilirler.

Ve Washington’a geldiklerinde tamamen kaybederler.  (kahkahalar).

Ve bundan farklı nedenleri olduğuna inanıyorum.

O hayali bir salgındır.

 Eğer bunun üzerinde düşünürseniz, Sanat- ve özellikle Sanatı kastetmiyorum. Fen ve Matematik için de geçerli olduğunu düşünüyorum. Özellikle Sanat hakkında konuşuyorum, çünkü şu anda, bu zihniyetin kurbanları (mağdurları) onlardır.

 Özellikle. 

Sanat  özellikle Estetik deneyim fikrine hitap ediyor.

Bir estetik deneyim ,duyularınızın en yoğun noktasında etkileyen bir şeydir.

Şu anda varken, deneyimlediğiniz bu şeyin heyecanı ile yankılanıyorken, tamamen  canlı iken,  anestezi (uyuşturucu) duyularınızı kapatınca ve kendinize ne olduğunu  hissedemezsiniz ve ilaçların bir çoğu böyledir. 

Biz çocuklarımızı eğitimle uyuşturuyoruz.

Ve Sanırım, tam tersini yapmalıydık. Onları uyutmamalıydık, onları kendi içlerinde sahip olduklarına uyandırmalıydık. 

Fakat bildiğimiz model bu.

İnanıyorum ki,   sanayiciliğin ve bu fikrin  kazancı üzerine modellenmiş bir eğitim sistemine sahibiz. Size birkaç örnek vereceğim.

Okullar halen fabrika özelliklerinde organize ediliyorlar.

Çalan zillerle, ayrılmış tesisler ile, ayrı konularda uzmanlaşma ile.

 Biz hala çocuklarımızı gruplar halinde eğitiyoruz.

Biliyorsunuz, sisteme yaş gruplarına göre bağlıyoruz.

Niçin böyle yapıyoruz?

Biliyorsunuz, çocukların müşterek özellikleri, kaç yaşında oldukları ilgili olduğu konusundaki, en etkili varsayım nedeniyle.

Bilirsiniz,  onlar hakkındaki en önemli şey, onların imal tarihleri gibi görünüyor.

Farklı alanlarda aynı yaştaki diğer çocuklardan daha iyi olan çocuklar biliyorum, 

Bilirsiniz,  veya günün farklı zamanlarında,  veya küçük gruplarda büyük gruplarda olduğundan daha iyi olan, veya bazen kendileri olmak isteyen.

Eğer öğrenme modeliyle ilgiliyseniz, zihniyet olarak bu üretim çizgisi modelinden başlamayın.

Bu esas olarak uygunluk (conformity) ile ilgilidir.

Artan bir şekilde, standartlaştırılmış sınavlar ve standartlaştırılmış müfredatın gelişimini gözönüne alınca böyle olduğunu görürsünüz.

Ve standardizasyonla ilgilidir.

İnanıyorumki, tam tersi yönde ilerlemeliydik.

Söylemek istediğim değişen paradigmadır(modeldir). 

Farklı düşünüş hakkında son günlerde yapılmış  büyük bir çalışma vardır. 

Bir kaç yıl önce yayınlandı. Farklı düşünme yaratıcılıkla aynı şey değildir.

Yaratıcılığı, anlamı olan orijinal fikirlere sahip olma süreci olarak tanımlıyorum.

Farklı düşünüş,  (yaratıcılığın) bir eşanlamlısı değildir, fakat yaratıcılık için temel yetenektir.

Bir sorunun olası cevaplarının çoğunu görebilme yeteneğidir.

Düşünmeyi, Edward de Bono açıkça, etraflıca düşünme olarak isimlendirmiştir.

Düşünmek, sadece lineer (çizgisel) veya  bir noktaya yönelme (yakınsama) yolları değildir. Birden fazla veya hiç cevabının olmadığını görmektir.  Bu nedenle, bununla ilgili bir test düzenledim. Yani, aptal örnek denilebilecek tarzda, kişilere şunlar sorulabilir:

Bir ataşın kaç tane yararı olduğunu düşünürsünüz?

Alışılmış soruları düşünün.

İnsanların çoğu 10 veya 15 cevaba ulaşabildi.

Bu konuda iyi insanlar 200 cevaba ulaşabildi.

Ve şöyle diyorlardı: Bir ataş 200 feet uzunluğunda ve kauçuk köpüğünden yapılmış olabilir miydi? 

Bilirsiniz... bir ataş bildiğimiz gibi mi olmalıdır?

Bu bir test. 1500 kişiye “Breakpoint and Beyond” isimli bir kitap verdiler.

Ve test kurallarında, belli bir seviyenin üstünde puan alırsanız, farklı düşünmenin bir dahisi olarak  sayılacaktınız.

Benim size sorum şöyle: teste katılan 1500 kişinin yüzde kaçı farklı düşünme için dahilik seviyesinde puan aldı?

Onlar hakkında bir şey daha. Bunlar anaokulu çocuklarıydı. Bu durumda ne düşünürsünüz?

Dahilik seviyesinin yüzdesi nedir? 80 mi? 80 evet mi?. %98 (tutturdular).

 Şimdi bunun uzun dönemli bir çalışma olduğunu düşünün.

Bu nedenle, aynı çocuklar beş yıl sonra tekrar teste alınırlar. Yaşları 8-10. Ne düşünüyorsunuz? (Bu defa) 50 .

Beş yıl sonra tekrar teste alınırlar, yaşları 13-15.

Eğilimi görebilirsiniz.

Şimdi, bu ilginç bir hikaye anlatıyor.

Çünkü onların diğer yola gideceklerini tasavvur edebilirdiniz. Değil mi?

Çok iyi başlanmasa da, yaş ilerledikçe daha iyi olunur.

Bu iki şeyi gösteriyor. Birincisi, Hepimiz bu yeteneğe sahibiz .

Ve iki, çoğunlukla kötüye gider.

Şimdi bu çocuklara çok şey oldu, çok.

Fakat en önemli şeylerden biri, şimdiye kadar onların eğitilmiş olduğuna ikna oluşumdur.

Onlar 10 yıllarını tek cevabın varlığının anlatıldığı okulda geçirdiler, arkadadır, bakma, kopya çekme çünkü hilekarlıktır.

Yani, okulun dışında işbirliği olarak adlandırılan, okulun içinde işbirliği değildir.

Bunun sebebi bu yolu isteyen öğretmenler değildir, sadece bu şekilde olduğu içindir.

Eğitimin gen havuzuda olduğu içindir.

İnsan yetenekleri hakkında farklı düşünmek zorundayız.

Bu akademik ve akademik değil şeklindeki eski fikirle başa çıkmalıyız.

Soyut, teorik, mesleğe ilişkin ve ne olduğunu görün: bir Efsane.

İkinci, bilmeliyiz ki, en büyük öğrenme gruplar içinde olur.

İşbirliği, gelişmenin esasıdır.

Eğer insanları , ayrıştırırsak, onları ayırırsak, ayrı ayrı onları yargılarsak, onların doğal öğrenme ortamında ve onlar arasında bir parçalama türünü biçimlendiririz.

Üçüncü olarak; önemli bir şekilde kurumlarımızın kültürü, kurumların adetleri ve bulundukları doğal yerleri hakkındadır.

Sayfa başına dön!