Haberler

Alevi Türkleri ve Türklük üzerine tarihi gerçekler

Türkiye’nin bugün yaşanan din esaslı toplumsal sorunlarının tarihteki kökenleri hakkında kısa ve özet bir araştırma yazısı. 1951’de kaleme alınmış, ancak bugün de geçerliliğini koruyan saptamalar içeriyor.

resim
04.03.2012

 

 

O yılların Türkçesi ile yazılmış bu makaleyi hiç değiştirmeden yayımlıyoruz:

 

 

  

Alevi Türkleri ve Türklük üzerine Tarihi Gerçekler

Türk birliğini bozmak ve Alevilere kızıllık lekesi sürmek isteyen bozguncu softalara karşı olan bu çok güzel yazıyı Ulus Gazetesi’nden aldık. Gazetemiz bu düşünceleri doğru bulmaktadır.

Evvelemirde Alevilik, Kızılbaşlık nedir araştıralım: Din noktai nazarında Emevî istibdatını ve Yezid’in şerri, zulmünü protesto mahiyetinde teşekkül eden ve Hazreti Peygamber’in hanedanına derin sevgi ile bağlı bulunan bir Müslüman cemaati… Bu cemaatin içinde hücumunuzun hedefi olan Anadolu Türklerine gelince, bunlar büyük Türk mutasavvıfı ve milliyetperveri olan Horasan’lı Hacı Bektaş’ın Anadolu Türk’ünün bir sel halinde kaplamağa yeltenen Arap ve Acem harsından kurtarmak maksadiyle kurduğu tarikatın sâlikleridir. Malûmu âlinizdir ki bu büyük Türk evladı, Osmanlı ordusunun kuruluşunda da ve resmi dilimizin Türkçeleşmesinde de büyük emekler sarfetmiş ve muvaffak da olmuştur. Ve gene malûmu âlinizdir ki yükselme devrini yaratan ordu, bu büyük Türk’ün telkinatı ile küffara kılıç sallayan Yeniçerilerdir ve gene onun telkinatı iledir ki Anadolu’nun içlerine dalan saz şairleri Türkçe ilâhileriyle, nefesleriyle ve deyişleriyle Türklerin benliklerini kurtarmışlardır. İşte Bektaşi, Alevî veya Kızılbaş diye anılan ve sizce henüz bir yobaz kanaatiyle tanınan vatandaşlar bunlardır. Hakikat bu merkezde iken Osmanlı saraylarının kozmopolitleştiği sırada Türk birliğini parçalamak maksadıyla bu zümreye hücum eden softalar, o sıra devlet teşkilatında kuvvetli mevkiler işgal eden ve aynı tarikatın sâlikleri bulunan Arnavutlara Bektaşi, Anadolu Türklerine de Alevî demişler. Yavuz Selim ile Şah İsmail gerginliği ortaya çıkınca bu softalar fırsattan istifade ederek bu Türklere bu seferde Kızılbaş adını takıp büyük bir hile ve tezvirle kırk bin kişinin öldürülmesine, hem mallarının yağma edilmesine sebebiyet vermişlerdir.

 Burada insafsızlığın ve hattâ dinsizliğin bir nümunesini göstermek üzere size pek garip bir hâdiseden bahsedeyim: Softalar, Emevîlerin tedvin ettiği ve İslamiyetin esasatından uzak usul ve kaidelere o derece bağlanmış ve Osmanlı hanedanını o derece inandırmış ve İslamdan uzaklaştırmış idiler ki bu hanedanın bütün tarihleri boyunca efradı arasında tek Ali, Hasan veya Hüseyin adına tesadüf edilemez. Din hususunda ki inançları ne olursa olsun bu vatandaşlarımızın Türk olduklarından herhalde sizin gibi şüphemiz yoktur. Gelelim dini inançlarına:            

Benim bu din ve imanım Muhammet Mustafadandır,

Ben muhibbi ehli beytim, sevdiğimdir Mustafa,

Sevmezem maliyezidi Caferiyim Caferi

Tevellasın Teberrasın bilen aptala aşkolsun

 diyen bir cemaata dinsiz denilip denilmeyeceğini takdir umumi efkâra aittir.

Bu araştırmadan sonra biraz da (Sebilürreşad) dergisinin ne meta olduğunu anlamaya çalışalım: Size isim tasrih ederek söyleyeceğim: Birkaç ay önce  Muş dâva vekillerinden Bay Bayram Coşkun şöyle anlatıyordu - “Sebilürreşad dergisi ilk intişar ettiği zaman Müslüman olmam itibariyle belki din hususunda bir şeyler öğrenirim düşüncesiyle abone oldum, bir müddet Kuran, hadis ve dine müteallik mevizelerden bahseden bu dergi birdenbire istikametini değiştirerek işi siyasete döktüğü gibi yaranmak için riyakârlığın çeşidini de yazmaya başladı; bir sene önce bütün hesaplarımı keserek abonemin kesilmesini bir mektupla rica ettiğim halde bir yıldır gene parasız gelmekte devam etmektedir.”

Görülüyor ki kendilerine hücum edilenler asırlardan beri bu memleketin şeref ve birliğini korumak için bütün serhat boylarında hiç bir mükâfat ve imtiyaz beklemeden kanlarını akıtanlar olup, sayfalarında yazı yazdığınız dergi ise bir kasdı mahsus ile büyüklerimize, inkılâbımıza ve Türklüğümüze hücum eden ve yukarda mahiyeti bir münevver vatandaş tarafından açıklanan dergidir.

Sayın avukatım, insafınıza sığınarak şunu belirtmek isterim ki, bu Türk vatandaşlarımız bugün Bektaşi tarikatında değil hırıstiyan dininde olsalardı hiçbir softa ve yobaz bunlara hücum eder miydi? Tabii hayır… Bu vatandaşlar hakkında kin ve husumetin neden olduğunu açıklama sırası geldiğini zannederim: Bu vatandaşlar, zekâtlarını cer hocalarına softa ve yobazlara değil, (Hakkullah) adıyla lâyık olan fıkaraya dağıtmaktadırlar. İşte kin ve husumetin kaynağı budur.

Sayın avukatım, tekrar ediyorum; milletin ve memleketin birlik ve beraberliği noktasından zararlı olan mevzuumuz maalesef size de bir fayda temin etmekten uzaktır. Hele mevzua siyaset karıştırılarak “Halk partisi bir çeyrek asır mekteplerde komünist prensiplerini tatbik etti; artık yeter…” demiş olmanız ise mevzuu din ve vatanperverlik sahasından tamamiyle uzaklaştırmakta ve asıl maksat ve mahiyetinizi meydana dökmektedir. Lâkin ne yapılacaksa yapılsın, artık Türk mütefekkirini, münevverini ve her ikisinin tümü olan Türk gençliğini ve vatandaşını bu kabil hiyleli tabiyelerle kandırmanın imkânı kalmamıştır. Bir avukat bulunduğunuza göre komünist olanları ve komünistliğe hizmet edenleri biliyorsanız neden kanunî mercilere haber vermiyorsunuz? Telâşa lüzum yok… Komünist ideolojisi işaret ettiğiniz Türkler vasıtasıyla gelmez. O gene bir softa ve yobaz kılığında memlekete girer. Bu hususta sizinle her türlü mukaveleyi yapmaya hazırım. Mamafih nasıl bir kılık ve kıyafetle karşımıza çıkılırsa çıkılsın biz onu tanımakta gecikmeyeceğiz. Bilmek lâzımdır ki kendilerine Atatürk tarafından cumhuriyetimiz emanet edilen gençlik ayakta ve uyanıktır. Türk birlik ve beraberliğini ne suretle olursa olsun bozmağa yeltenenlerin bundan böyle karşılaştıkları nefret ve asabiyet cidden büyük olacaktır. Ona göre hareket edelim.

  

Ali Haydar DİKMEN

Alıntı kaynağı: Yeni Adam 1951.

 Orijinal sayfasından taranmış görüntü (Word formatında)

 Öğrenme Devrimi -> İsmail Hakkı Baltacıoğlu ->Yeni adam’dan Seçkiler

 Öğrenme Devrimi -> İsmail Hakkı Baltacıoğlu

 

Bu yazının yayımlanmasında, emeği ve desteği olan başta Tınaz Titiz, Cem Özkan olmak üzere herkese teşekkür ederiz.

Sayfa başına dön!