Haberler

"Waltzing Matilda" - Matilda ile dans etmek nedir?

Ve bando "Waltzing Matilda"yı çalıyordu,/biz ölülerimizi gömmek için durduğumuzda. /Biz bizimkileri gömüyorduk, onlar da kendi ölülerini./ Sonra herşey yeniden başlıyordu.

resim
26.03.2012

Çanakkale savaşında Anzakların hüzünlü öyküsü ve milli marşları haline gelen “Waltzing Matilda” hakkında gerçeği sizlerle paylaşıyoruz.Bu melodi ve hikâyede Atatürk’ün bir savaş aleyhtarı olduğunu ,“Yurtta sulh, cihanda sulh” sözlerini ne kadar içtenlikle söylendiğini bir kez daha göreceğiz.

Tüm dünyanın barış içinde olmasını diliyoruz.

Bu değerli bilgileri paylaştığı için Güray Tezer’e teşekkür ederiz.

BNGV

 

Waltzing Matilda

Klip gerçek alıntılar yanı sıra büyük ihtimalle Mel Gibson'un gençlik  filmlerinden 1981 yapımı "Gallipoli" (Gelibolu)'dan alınan sahneleri  de içeriyor ve klipte dinlediğiniz şarkı bu filmde de kullanılmış idi.
  
Çanakkale savaşını anımsatan ve canlandıran sahneler eşliğinde  dinlediğiniz ve sözleri  İngilizce alt yazılı verilen şarkı aslında çok  önemli. Bu klip İrlandalı tenor John McDermott'un söylediği parçaya  çekilmiş yeni bir versiyon. Ben bu klibin Shane McGoven tarafından söylenmiş bir versiyonunu ( burada ) birkaç yıl önce izlemiş ve  "Waltzing Matilda" deyimini savaşta bacağını kaybettiği için artık  sevgilisiyle (Matilda) vals yapamayacak bir askere ironik, dramatik bir teşbih (benzeşim) yapıldığını sanarak, merak etmiş ve şarkının izini sürmüştüm. Biraz dönüp dolaştıktan sonra hem çok ilginç öyküleri ıskalamamış oldum ve yolum Atatürk'e çıktı.


 Bunları paylaşayım:
 
 Avustralya'da en önemli geleneklerden biri koyun yetiştirmekti ve yününden yapılan üretim de çok önemliydi. Hâlâ koyun kırpma yarışları geleneklerinin bir parçası olarak sürüyor. Koyun çobanları ve kırpıcıları özellikle Avustralya ve Yeni Zelanda'da  geçmişte sömürünün önemli aktörleriydi. Birçokları sırtlarında battaniye ve öteberi taşıdıkları yükleriyle işten işe dolaşır ve bu sırt yüküne  "Matilda" denirdi. Bu bekâr ve göçebe yoksulların "Matilda”larından başka sarılıp yatacakları bir şeyleri de yoktu. "Waltzing Matilda"  yükünü alıp gitmek, gezdirmek anlamına geliyordu.
 
 1891 ve 1894 yıllarında ağır şartlara karşı ayaklanan ve grev yapan kırpıcılar Queensland'de neredeyse iç savaş çıkardılar. Yer yer koyunları vurup öldürdüler. Polis ve mülk sahipleri peşlerine düştüler ve çatıştılar. Yakaladıklarını öldürdüler. Bunlardan biri, "Frenchy"  Samuel, yakalanacağını anlayınca Combo gölcük'ünde kendini vurdu ve boğuldu.
 
 Bu olaydan ilham alan şair Banjo Paterson 1895'de "Waltzing Matilda"  başlıklı bir şiir yazdı. Christina Macpherson adında aslında müzisyen bile olmayan halktan bir kadın da buna halk ezgilerine benzeyen bir beste uydurdu. İlk kez 6 Nisan 1895 Winton kentinde  North Gregory Otel’de Queensland Başkanına verilen bir yemekte çalınınca inanılmaz bir rağbet gördü, ezgi halkın ağzına yapıştı. Ayni İzmir'imizin milli marşı  gibi:" İzmir’in kavakları / Dökülür yaprakları / Bize de derler Çakıcı / Yar fidan boylum / Yıkarız konakları"...
 
 Şarkı o kadar çok yayıldı ve sevildi ki, Avustralya'nın en bilinen ve yaygın ezgisi oldu. Adeta Avustralya ve halkı ile özdeşleşti, bunların anılacağı her durumda,  tanıtımda hem sözler hem de müzik simge haline geldi. Öyleki 1977'de Avustralya milli marşı için aday parçalar içinde  bugün milli marş olan ve % 43 alan "Advance Australia Fair" arkasından  % 28 ile ikinci oldu. Avustralya'nın hemen tüm Uluslar arası etkinliklerinde ve özellikle sporda ya açılış ya da kapanış parçası olarak onyıllardır çalınıyor. Oyunlarda maskot olan kangurunun adı Matilda. Gene Avustralya kadın milli futbol takımına "Matilda'lar" deniyor. Ayni bizim "Ay akşamdan ışıktır / Yaylalar, yaylalar..." gibi.  Avustralya askerlerinin söylediği marş olduğu gibi, ordunun kullandığı bir model tank'a da Matilda dendi...
 
 1971 yılında, Vietnam dönemi 68 kuşağının savaş karşıtı felsefesinin egemen olduğu zaman diliminde ve onun rüzgârında, şimdi 68 yaşında olan göçmen Avustralyalı şarkıcı Eric Bogle "And The Band Played  Waltzing Matilda" (Ve bando Waltzing Matilda'yı çalıyordu) başlıklı  sözleri de kendisine ait olmak üzere bu eski halk ezgisine bağlantılı  bir beste yaptı. Şarkı savaşı yüceltenlere karşı duruyor ve insancıl yönüne vurgu yapıyordu. Avustralyalıların anılarında taze olan ANZAC koyu çıkartmasına gönderme yapıyor ve öykünün kahramanı olarak halk ezgisi "Waltzing Matilda"nın konusu gibi gezginci bir gencin nasıl asker edilip savaş cehennemine sürüldüğünü ve bacağını kaybettikten   sonra dönüşünde kahraman olarak karşılanmakla beraber, zamanla unutulup gittiğini ve masum yaşamların nasıl kullanılıp bir kenara atıldığını anlatıyordu. Şarkının bir yerinde şöyle diyor:
 
 "For to hump tent and pegs, a man needs both legs
  No more waltzing Matilda for me"
 
 (Bir çadır kurmak için insanın iki bacağı olmalı, ben artık "Matilda"
 mı gezdiremem
)
 
 Şarkının cehennemi anlattığı kısım ise şöyle:
 
 Johnny Turk, he was ready, he primed himself well
 He rained us with bullets, and he showered us with shell
 And in five minutes flat, we were all blown to hell
 He nearly blew us back home to Australia
 
 And the band played Waltzing Matilda
 When we stopped to bury our slain
 Well we buried ours and the Turks buried theirs
 Then it started all over again
 
 (Mehmetçik hazırdı, kendini iyi savunuyordu.

  Bize mermiler yağdırdı, bombalarla yıkadı

  Ve beş dakikacık içinde hepimizi cehenneme yolladı.
  Nerdeyse Avustralya'ya kadar uçurdu bizi.
 
 Ve bando "Waltzing Matilda"yı çalıyordu,

 biz ölülerimizi gömmek için durduğumuzda.

 Biz bizimkileri gömüyorduk, onlar da kendi ölülerini.
 Sonra herşey yeniden başlıyordu)
 
 Bu parça da kaynak aldığı "Waltzing Matilda" gibi neredeyse bir milli marş oldu. ANZAC günü olarak kabul edilen (çıkartma günü) 25 Nisan’da mutlaka çalınır oldu. Mayıs 2001 de tüm zamanların en önemli ilk 30 şarkısı içinde seçildi. Avustralya 1987'de Eric Bogle'a bu parça nedeniyle üstün hizmet nişanı verdi.
 
 Peki, böyle bir kahramanlık tarihinden nasıl olup da bir savaş karşıtı öyküye geçilmişti?
  
Bunun yanıtını da "Millet hayatı tehlikeye düşmeyince, harp bir cinayettir." diyebilen yüce insana borçluyuz. İşte, Atatürk'ün 1934 yılında yazıp, o zamanki İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'ya verdiği ve Gelibolu ziyaretinde okuyarak tüm dünyaya duyurmasını istediği sözler:
 
 ''Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar...
 Burada bir dost ülkenin toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar. Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.''
 
 Nitekim Avustralyalılar da ayni duygularla başkent Canberra'daki ANZAC Parade denilen tören alanında bir düşman ordunun  komutanına verilen değerin tek örneği olan anıtla Atatürk'ün bu sözlerini ölümsüzleştirmişler.
 
 Çanakkale'de savaşan son ANZAC gazisi Alec Campbell 2002'de öldü. İstiklal Savaşı'nın hayatta kalan son gazisi Eskişehirli Yakup Satar’ı da 2 Nisan 2008'de 110 yaşında kaybettik. Artık bu savaş gerçek acılarını bilenler yönünden silindi. Yalnızca anılarda ve kitaplarda kaldı. Ancak bugün O yüce insanın kimliğini değersizleştirerek ancak böylece Türk evlâtlarını sözde "büyük devlet" olmak adına emperyalistlerin amaçlarına kurban edebilecek ve kanını dökecek yollara girilirken hiç olmazsa O'nu anabilmek ve bir kez daha anlatabilmek onurunu yaşamak istedim.


 http://www.youtube.com/watch?v=VK6rZ--DhZM

 

Sayfa başına dön!