BN Mesajları

Yeni Adam Okuyucularına Sesleniş – Sabri Kolçak

Sabri Kolçak tarafından yazılmış Mart'1974 Yeni Adam Seçkisi

resim
07.06.2012

 

 

 

 

 

 

YENİ ADAM OKUYUCULARINA SESLENİŞ

 Yazan: Sabri KOLÇAK

 

Geçenlerde Ankara'da oturan bir aydın kişiden aldığım mektup­ta şunlar yazılı: «Baltacıoğlu'nun hayatını anlatan eserinizden, eğer elinizde fazla nüsha varsa bir ta­nesini lütfen ivedilikle gönderiniz. Bir dizi yazı hazırlıyoruz.»

Bir an durakladım, düşündüm, ağlamaklı oldum. İçimde biriken yılların acıları sanki gözlerimde nemden bir bulut haline gelmişti, önümü göremez olmuştum. Elim­de bir değil, bastırdığım kitabın dörtte üçü, okuyucusunu bekliyor­du. Ne büyük inanç ve umutlarla böylesine ciddi bir hizmet yoluna girmiştim. Eseri yazmak için har­cadığım çabalan hatırlıyor, bastır­mak için çektiğim çileleri düşünü­yor, yararlı olacağı hakkındaki inancımın içtenliğini yeniden yaşar gibi oluyordum. Yapıtımı bütün aydınlara ve öğretmenlere tanıtmak için mütevazi kesimi zorlıyarak yap­tığım ilanları ise anımsamak içimi burkuyordu.

Bütün bunlar bir yana, bir gün yanan İzmir hükümet konağının bahçesinde karşıma çıkan birisin dedikleri ise hepsinden korkunç ve acı verici di: «Siz bu Baltacıoğlu’nu yazmışsınız ama, ona komünist di­yorlar!,, demişti. Bu sözler karşı­sında biran irkilmiş, ilgiliye şunla­rı söylemiştim:

— Kitabımı okudunuz mu? Baltacıoğlu'nun nasıl büyük bir ulusçu, nasıl, bütüncü görüşe ulaş­mış bir Türk büyüğü olduğunu bili­yor musunuz? Aldığım cevap daha da üzücü idi:

— Yoo, hayır okumadım, öyle söylüyorlar.

1968'den bu yana bu konuda başımdan  geçenleri burada anlat­mak ise çok uzun sürer. Kısacası şudur ki, bu ülkede ulusuna hizmet etmiş adamların karalanması sanki en çıkar yol sayılmıştır. Bir zaman­lar Milli Eğitim Bakanlığı benim çalışmalarımı çok olumlu bulur, şevkimi artırıcı görevler vermek is­terdi. Sırtımdaki ağır aile yükü be­ni bir çok olanaklardan uzaklaştırmıştır. Fakat, emekliye ayrıldığım zaman o dönemin sayın Milli Eği­tim’nın kadir bilir çok de­ğerlendirici yazısı elimde kalan tek avuntu belgesi olmaktadır. Ama ka­çıncı kez bir adamın sınava çekil­meğe kalkışılması da olası iş değil­dir.

Türkiye'de değer yargılarım alt üst ederler? Tutunacak dal bı­rakmak istemezler. Doğrusu çok şaşılacak şeydir.

Yeni Adamalar, sizlere sesle­niyorum, bazı gerçekleri de haber veriyorum:

Ben 1968 yılında (BALTACIOĞLU: Eğitimin Felsefesini Yapan Pedagog) adlı bir eser yazdım. Bu­nun birinci kitabında Hoca'nın (hayatı, eserleri, tezleri) anlatılmış­tır. Basılan bu kısımın satılmama­sı için sanki Türkiye'de Başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere, bü­tün eğitim örgütü tam bir suskun­luk içine girmiştir. Oysa eser beğe­nilmiş, hakkında, bir çok değerli yazılar da yazılmıştır. Peki bu düş­manlık nereden ve kimden geliyor? Ben her Bakan değiştikçe bir dilek­çe ile baş vurdum ve nedenlerini sordum. Cevap veren olmadı. Bi­rinci kitabım paraya dönüşebilseydi ikincisini bastıracaktım. Bunun konuları da büyük hocanın bütünü ile «FELSEFESİ »ni yansıtacaktı. Şu başlıklar vardı içinde:

BALTACIOĞLU'NUN:

  1. Genel felsefesi,
  2. Eğitim felsefesi.
  3. Ahlak felsefesi,
  4. Din felsefesi,
  5. Sanat felsefesi,
  6. Politika felsefesi,
  7. Ulusal Kalkınma felsefesi. 

Bu ülkede bu tür eserler yer ve değer almadıkça ulusal benliğimizi bulmak, yabancı hayranlığından kurtulup yaratıcı yollara girmek olanağı var mıdır? İleri ülkeler kendi düşünce adamlarını nasıl ko­rur, değerlendirirler, hepiniz bili­yorsunuz. Siz kendi adamlarınıza ortam hazırlamadıkça, tutup bağrı­nıza basmadıkça onlardan hangi mucizeleri bekliyorsunuz? Bu hak­kınız mıdır? Son öğretmen kuşak­larının örneksiz yetiştiğini, bunun çok tehlikeli bir şey olduğunu hay­kırdık. Kimse sesimize kulak ver­medi. Tam tersine nesnel değerlen­dirme yolu bir kenara itilerek bun­ca hizmetler vermiş, katkılarda bu­lunmuş, bütün ömürlerini ulusun yücelmesi uğruna tüketmiş adamla­rımızı hiçleştirmeğe, unutturmaya çalışmanın anlamı nedir? Bu, kim­lerin işine yarayacaktır, biliyor mu­sunuz?

 Yeni adamalar, sizlere sesleni­yorum: Elimdeki kitapları yakayım.  

Ben bu soruyu geçen dönemin Milli Eğitim Bakanına da sordum. Ses alamadım.

Şimdi sizlere soruyorum: BALTACIOĞLU’NU BÜSBÜTÜN EBEBİLEŞTİRMEK İÇİN onun haya­tını anlatan eseri yakarak küllerini Ege'nin mavi sularına serpiştireyim mi? Bu sorum dolayısıyle, yabancı ülke Basınına durumu yansıtıp yan­sıtmadığımdan ötürü de aylarca gizlice baskı altında tutulduğumu, izlendiğimi biliyor musunuz?

Bizlere sadece ulusunu, ülkesini, mesleğini, insanlarını sevdirme, onlar uğrunda hayatımızı hiçe saydırma ülküsü aşılayan bu büyük Hocaya, ne dersiniz, kıyalım mı? Lütfen cevap veriniz!

 

 

Öğrenme Devrimi->I.H.Baltacıoğlu->Yeni Adamdan Seçkiler-> http://www.beyaznokta.org.tr/projelerimiz_YeniAdam

Sayfa başına dön!