BN Mesajları

Atalarımız melekleri görebiliyorlardı ise, ...

Nörolog Oliver Sacks’ın Halüsinasyon hakkındaki görüşlerini ve yaşadıklarını anlattığı bir röportaj.

resim
01.01.2013

 

 

 

 

Atalarımız melekleri görebiliyorlardı ise, bizim UFO’ları görmemiz daha olasıdır.

 

Nörolog yeni kitabında ilaçlara / maddelere ve yeni görme yüzüne değiniyor.

Oliver Sacks “Halüsinasyon kelimesi, yalnız 18nci yy.’ın sonunda bir aşağılama olmuştur.”

 

Photograph: Adam Scourfield/BBC/AP

Tim Adams, The Observer, , Pazar 9 Aralık 2012

 

 

Halüsinasyonlar hakkında yazarken bir gözünüzün oküler kanserinden dolayı görme yetisini yitirmesinden beri kendi “şeyler görme” deneyiminizden söz ediyorsunuz. Böyle “görmeler” nedeniyle halüsinasyona olan merakınız ne kadar arttı?

Kesinlikle arttı. Hastalığımdan beri, tavana bakarsam bazen geometrik şekiller, çoğunlukla farklı türden harfler ve sayılar görüyorum. Bir kere, gerçek dünyada olmadıklarına inandığı şeyleri orada gören herhangi birisi gibi irkildim ve bu örüntüler (kalıplar) tüm görsel alanımın üzerinde görünüyorlardı. Daha sonra onların bazılarının ayrıntılarından büyülendim fakat şimdi beynim çoğunlukla onları atlıyor, tıpkı sürekli var olduğu halde yalnız kendime onu dinlemeyi hatırlattığımda orada olan kulak çınlamamı atladığı gibi.

Tahminimce hepimiz dünyayı anlamak üzere algıların bazı yanlarını süzerek atıyoruz. Kendimizi gerçeğin dar bir alanına kısıtladığımızı mı düşünüyorsunuz?

Sürekli algıladığımız her şeye dikkatle baksak o zaman bu dikkatten bunalabilirdik. Kişi sıradan bilincin ne kadar dar olduğunu bir şekilde farkeder, fakat kişi dünyada işlevlerini sürdürecekse bunun böyle olması gereklidir. Eğer algılamada, belli tür zihinlerde olduğu gibi, çok büyük bir artış varsa kolayca yaşamı sürdürmek zor olur.

Eğer biz gördüğümüz ve duyduğumuz şeylerin büyük kısımlarını hep aktif olarak süzüp atıyorsak, gerçek algımızı oluşturan şeyin ne olduğu sorusu bize yakarmaz mı?

Yakarır, gerçi kitapta tanımladığım bazı tür halüsinasyonların diğerlerinden daha ekstrem olduklarını söyleyebilirim. Örneğin, kulak çınlamasının gürültüsünü süzüp atmak normal bir beyin işlevidir, fakat, halüsinasyon gören bazı insanlar gibi, yatağınızın ucunda birkaç metre ötede üç ayaklı bir cin görürseniz muhtemelen onu görmemek için mücadele edersiniz.

Tarihin belli noktalarında böyle görme bozuklukları daha “inanılır” ve ayrıca bu nedenle daha çok kaydedilmiş görünüyor?

Evet, başka yerler ve başka zamanlarda halüsinasyonlar daha çok kabul görmüştü. 1800’lere kadar insanların görmelerinin olmalarına veya sesler işitmelerine izin verildi. Onların bazı dışsal ruhsal gerçekliklere sahip oldukları düşünüldü; onlar hayaletler, melekler ve iblislerdi. Halüsinasyon kelimesi gerçekten yalnız 18.yy’ın sonlarında veya 19.yy’ın başlarında aşağılayıcı oldu. Onu hâlâ delilik ile ilişkilendiriyoruz. Fakat halüsinasyon görenlerin gördüklerini nasıl anladıkları da değişir. Daha önceki çağlarda insanların melekler görebildikleri zamanlardan bizim UFO ve uzaylıları görmemiz daha olası.

Sanırım biz hâlâ bir şekilde belli insanların vizyonerliklerine ehliyet veriyoruzBiz şairlerimizin ve sanatçılarımızın hayal görme nöbetleri yaşamış oldukları fikrinden hoşlanıyoruz ve onların tanımlayabilecekleri değiştirilmiş bilinçlilik türlerinden büyüleniyoruz.

Ben birkaç şair tanırım ki kelimelerin onlara sanki bir dış güçten veya ilham perisinden geliyor olması fikri çok güçlü kalıyor. Kuşkusuz William Blake gibi şairler, oldukça uç türlerden halüsinasyon deneyimlerini açıkça tanımlıyorlardı, Dostoyevski gibi biri de öyle. Sanatçılar, ressamlar ve hatta bazı bilimsel keşifler bile akıllı bilinçlilik diyeceğimiz şeyden değil başka bir rüyamsı veya halüsinasyonel durumdan gelmişlerdir.

Kendi yazınız hakkında bile bu gizemi hissediyor musunuz?

Bir dereceye kadar hissediyorum. Yani, ben asla bir cümleye onu nasıl bitireceğimi bilerek başlamam ve niyetimi yalnız yazdıkça keşfederim.Yaklaşık 14 yaşımdan beri oldukça takıntılı şekilde bir günlük tutageldim, herhangi bir şekilde yayınlamak falan için değil, sadece, gerçekten kendimle konuşmak ve kendimi dinlemek için. Ben onların hepsini hâlâ kutularda saklarım.

Onlara geri döner misiniz?

Çok nadiren. Öyle olmasına rağmen birkaç hafta önce nasıl olduysa 1950’den bir kutu açtım ve Avrupa'ya elvedam, İngiltere'deki evimi terketme deneyimim ve Amerika’da ilk günlerim olan bir günce buldum, keşfetmenin bir tür heyecanlı balayı duyguları ile doluydu.

Siz onu şimdi okuduğunuzda size kendi sesiniz gibi geliyor mu? 

Hem evet hem hayır. Onu okuyunca daha önceki kendimi çok beğenmediğimi farkederek oldukça şaşırdım. Freud 60’lı yılların sonlarında yazdığı bir mektubunda, bir zamanlar bir tren istasyonunda bir sinir nöbeti geçirmiş olan genç bir adamla kendini özdeşleştirmeyi güç bulduğunu, fakat onun kendisi olduğunu varsaydığını söylemişti. Ben de kendi hayatım hakkında aynı şeyi hissettim.

Kitapta,1960’larda, kendi bilincinizi her tür ilaçla değiştirme çabalarınız hakkında açıkça yazdınız. Motivasyon, bilimsel merak mıydı yoksa daha çok bastıran bir psikolojik gereklilik miydi?

O kesin bir ihtiyaçtı. Bana, başka bir şey vermeyecekse, zevk verecek, fakat olasılıkla hayal gücümü ve zekamı uyaracak ve yeniden gitmemi sağlayacak böyle deneyimler için kurt gibi açtım. Erken ergenliğimde çok güçlü yükselen entelektüel duygulara sahiptim, ki onlar üniversiteden sonra beni terkettiler ve onların geri dönmesi için bir şeyler yapmak istedim. Kendimi silkelemek ve yeni bir sayfa açmak istedim ve ilaçlar bunu yapmanın bir yolu gibi görünüyordu. Ve sanırım bir dereceye kadar işe yaradılar, kuşkusuz, çok büyük riskleri de vardı.

Sonunda, söylediğiniz gibi, şükür ki, yazmak, ihtiyacınız olan tedaviyi size sağladı.

Evet, ergenliğimin sonlarından itibaren, ne yazacağımdan emin olmasam da, dile aşık oluyor ve yazma ihtiyacı duyuyordum. 23 veya 24’ümde, bir deftere 5 roman yazmak niyetimi not etmiştim. Bunu yapmadım ve bu alternatif otonom gerçekliklere yaşam ve inanılırlık veren romancıların önünde saygıyla dururum. Ama ben bir öykücü olmak istedim ve  sonunda onu yapmanın bir yolunu ayrıntılı hastalık vaka öyküleri ile buldum. Bu yöntemin gerçekten kaybolup yerini doktorların bir hastayı ayrıntılı tarif etmeksizin basitçe kriterleri saymasına (işaretlemesine) neden olan teşhise bırakmasına üzülüyorum.

Bu kitap ayrıca öykülerin, dünyanın tuhaflığına anlam verdiğimiz en temel yol olduklarını kanıtladı.

Evet. Her kültürün folkloru öyle açıklamalarla doludur Halüsinasyonlar açısından, migren, epilepsi, acı veya herhangi başka nedenlere bağlı olsunlar ya da olmasınlar, biz öyküler anlatırız.  Her kültürün küçük yaratık, cin, peri ve her neyse masalları vardır. Liliput halüsinasyonları gerçekte en yaygınlar arasındadırlar. Ve İrlandalı iseniz onları “leprechaun”lar olarak ve Norveçli iseniz “troll”ler olarak göreceksiniz.

Kitapta o canlı hayali durumların ne kadar kolay dinsel veya ruhsal bir dürtü üstlenebildiklerini açıklığa kavuşturuyorsunuz. Sizkendinizde o dürtüyü hiç hissettiniz mi?

Hayır, sanırım tüm yaşamım boyunca öykü anlatma dürtüsünün kendisi bende hep vardı, fakat o çok sık bir gizem veya dine dönüşmedi. Ben çok Yahudi Ortodoks bir aileden geldim ve annemi bir mumun üzerine eğilmiş dinlenme gününü (cumartesiyi, Sabbath) karşılama duası mırıldanırken izlediğimde tanrının barışının güçlü bir duygusu vardı ve dinlenme gününün bir tür kozmik olay olduğunu ve evrendeki milyonlarca gezegende huzurun yerleşeceğini hayal ediyordum. Bu, o zamandan beri bana gerçekte olmadı.

Sizin çalışmalarınızın bir etkisi posta aracılığı ile başka insanların öykülerinden oluşan sonsuz bir desteğe ulaşmanızı sağlaması oldu. Neredeyse her gün yeni vaka çalışmalarına ulaşıyorsunuz gibi görünüyor.

Öyle. Aslında, siz telefon ettiğinizde, Uyanışlar’da tarif ettiğim “kilitlenmiş” sendromu hakkındaki bazı çok ilginç düşüncelerle bir mektubun ortasındaydım. Haberleşmeye günde 3 saat harcıyorum. Bu amaçla e-posta kullanmıyorum; yanıt vermek istersem elle yanıt veriyorum. Yaşlandıkça ve fiziksel olarak daha az hastayı kabul edebilir oldukça daha gençlerin bu ağı beni besliyor.

 

Çeviri:Mehmet Demiralp, A.Şükran Demiralp

Orijinal Metin :

http://www.guardian.co.uk/theobserver/2012/dec/09/oliver-sacks-neurology-hallucinations-madness

 

Çeviriyi word formatında okumak için:  http://www.beyaznokta.org.tr/cms/images/makale_Oliver%20_Sacks.doc

Sayfa başına dön!