BN Mesajları

İzlanda neden haberlerde olmalıdır, ama değildir.

"Fakat İzlandalılar burada durmadı: Uluslararası finans ve sanal paranın abartılmış güçlerinden ülkeyi özgürleştirecek yeni bir anayasa yapmaya karar verdiler. Yapılan bu yeni anayasa İzlanda’nın 1918’de Danimarka’dan özgürlüğünü aldığı zaman yapılan anayasa ile aynıydı, tek değişiklik “kral” yerine “başkan” kelimesinin kullanılmasıydı."

resim
09.01.2015

İtalyan radyosunun İzlanda’da devam eden değişimi konu alan programı,  medyamızın bizlere dünyanın geri kalan kısmı ile ilgili ne kadar az bilgi verdiğini şaşırtıcı bir şekilde örneklemektedir. Amerikalılar, 2008 finans krizinin başında İzlanda’nın kelimenin tam anlamıyla iflas ettiğini muhtemelen hatırlarlar. Bunun sebepleri geçiştirilmişti ve o zamandan bu yana Avrupa Birliği’nin bu az tanınan üyesi tamamen unutuldu.

Avrupa ülkelerinin birbiri ardına ekonomik krize girmesi ya da girme riski göstermesi, Avro’yu da tehlikeye atmış ve tüm dünyada yankı uyandırmıştır. Büyük güçlerin en son isteyeceği, İzlanda’nın da bunun bir örneği olmasıdır. Sebepler şu şekilde sıralanabilir:

Beş yıllık tamamen neo-liberal rejim dönemi İzlanda’yı (320 bin nüfus, ordusuz) dünyanın en zengin ülkelerinden biri ilan etti. 2003’te ülkenin tüm bankaları özelleştirildi, yabancı yatırımcıyı çekmek için, masrafları minimize ederek yüksek getiri elde eden internet bankacılığına izin verildi.  “İzlanda’yı Kurtar” adı verilen bu hesaplar birçok İngiliz ve Hollanda’lı küçük yatırımcının ilgisini çekti. Fakat yatırımlar büyüdükçe, bankaların dış borcu da büyüdü. 2003’te İzlanda’nın borcu Gayri Safi Milli Gelirinin 200 katına eşitti, fakat 2007’de bu oran %900’e çıktı. 2008’deki finans krizi son darbe oldu. Üç büyük İzlanda bankası, Landbanki, Kapthing ve Glitnir iflas etti ve kamulaştırıldı. Kroner de Avro’ya karşı %85 değer kaybetti. Yılın sonunda İzlanda iflasını deklare etti. Beklenenin aksine, kriz İzlandalıların egemenlik haklarını kurtarmalarıyla sonuçlandı, doğrudan katılımcı demokrasi süreciyle yeni bir anayasa yapıldı. Fakat bu süreçte çok büyük acılar da yaşandı.

Sosyal Demokrat koalisyon hükümet başbakanı Geir Haarde iki milyon yüz bin dolarlık bir kredi pazarlığı yaptı, sonra da bu krediye Kuzey ülkeleri iki buçuk milyon daha eklediler. Fakat dış finans topluluğu İzlanda’ya sert önlemler alması için baskı yaptı. IMF ve Avrupa Birliği borçların devralınmasını istedi ve bunun vatandaşlarına geri ödeme sözü veren Hollanda ve Britanya ülkelerine borç ödemenin tek yolu olduğunu iddia ettiler.

Protesto ve gösteriler devam etti, sonunda hükümeti istifaya zorladılar. Nisan 2009’da seçimler yapıldı ve neo-liberal ekonomik sitemi suçlayan sol parti koalisyonu kazandı, fakat hemen sonra İzlanda’dan talep edilen toplam üç buçuk milyon Avro değerindeki ödemeyi yapmaktan vazgeçti. Bu durum her bir İzlanda vatandaşını özel bankalara veya onların paydaşlarına olan borçları kapatmak için 15 yıl boyunca, %5.5 faiz oranıyla ayda 100 Avro (veya 130 dolar) ödemek zorunda bırakacak ve tüm ülkenin belini kıracaktı.

Daha sonra olağandışı bir durum ortaya çıktı. Finans tekellerinin hatasını vatandaşların ödemek zorunda olması ve tüm ulusun özel borçları ödemek için vergilendirilmesi fikri çöktü. Bu da sonuç olarak, vatandaşlar ve politik kurumlar arasındaki ilişkiyi değiştirerek İzlandalı liderlerin kendi vatandaşlarının yanında yer almalarını sağladı. Devlet Başkanı Olafur Ragnar Grimsson bankerlerin borçlarını vatandaşlara yükleyen kanunu onaylamayı reddetti ve kanunu referanduma götürdü.

Tabi ki uluslararası topluluk sadece İzlanda üzerindeki baskıyı artırmakla kaldı. Büyük Britanya ve Hollanda ülkeyi sistemin dışına itme tehditlerinde bulundu. İzlandalılar oylama yaparken, yabancı bankacılar IMF’den gelecek yardımları bloke edecekleri tehdidinde bulundu. İngiliz hükümeti İzlanda’nın tasarruf fonlarını donduracağını ve hesapları gözden geçireceğini söyledi. Grimsson “Eğer uluslararası topluluğun şartlarını kabul etmezsek, Kuzey’in Küba’sı olacağımız, fakat kabul edersek Kuzey’in Haiti’si olabileceğimiz söylendi” dedi. (Kaç kez yazdım, Kübalılar berbat durumdaki komşuları Haiti’ye bakarken kendilerini şanslı sayarlar.)

2010 Mart’ında İzlandalıların %93’ü borçların geri ödenmesine karşı oy kullandı. IMF hemen kredileri dondurdu. Fakat devrim (Amerika’da televizyonlara yansımamasına rağmen) engellenemeyecekti. Öfkeli vatandaşların desteği ile hükümet finansal krizin sorumluları üzerinde sivil ve cezai soruşturmaları başlattı. Ülkenin felakete sürüklenmesinden sorumlu tutulan diğer bankalarla birlikte Kaupthing, Sigurdur ve Einarsson’un önceki başkanları hakkında İnterpol tarafından uluslararası tutuklama talebi kondu.

Fakat İzlandalılar burada durmadı: Uluslararası finans ve sanal paranın abartılmış güçlerinden ülkeyi özgürleştirecek yeni bir anayasa yapmaya karar verdiler. Yapılan bu yeni anayasa İzlanda’nın 1918’de Danimarka’dan özgürlüğünü aldığı zaman yapılan anayasa ile aynıydı, tek değişiklik “kral” yerine “başkan” kelimesinin kullanılmasıydı.

Yeni anayasayı yazmak için İzlanda halkı herhangi bir politik partiye bağlı olmayan fakat en az 30 vatandaş tarafından tavsiye edilen 25 kişiyi toplam 522 yetişkin içinden seçti. Bu belge bir avuç politikacının çalışması değildi, internet üzerinde yazıldı. Üyelerin toplantıları internet üzerinden yayınlandı ve vatandaşlar yorumlarını, önerilerini gönderdi ve belge meydana gelirken canlı şahidi oldular. Katılımcı demokratik süreç sonunda ortaya çıkan anayasa bir sonraki seçimden sonra parlamentoya onay için sunuldu.

Bazı okuyucular İzlanda’nın 9’uncu yüzyıl toprak reform çöküşünü Jared Diamon’un kitaplarından hatırlayacaktır. Bugün o ülke finansal çöküşten genel olarak kaçınılmaz olarak düşünülen yöntemlerin tersini uygulayarak kurtuluyor. Bu durum IMF’in yeni başkanı Christine Lagarde’dan  Eareed Zakaria’ya kadar kabul görmüştür. Yunan halkına kamu sektörünün özelleştirilmesi tek çözüm olarak söylenmiştir. İtalya, İspanya ve Portekiz halkları da aynı tehdit altıdandır.

İzlanda’ya bakmalılar. Dış çevrelerin önerilerini reddederek, bu küçük ülkenin yüksek ve çok net bir sesle özgürlüğünü ilan ettiğini duymalılar.

İşte bu yüzden İzlanda artık haberlerde konu olmuyor.


Deena Stryker tarafından yazılmıştır: www.sacsis.org


Çeviri:  Şahin Gök sgok@gelisim.edu.tr   
Gönüllü çevirisi için Sayın Dr. Şahin Gök'e çok teşekkür ederiz.

Yazının orijinal yayını için tıklayınız.

Sayfa başına dön!